Nefsimiz mütmain oldukça, batından gelen ilhamlar aynı güzellikte enfüsümüzden de yansımaya başlar. Tabidir ki gönül temizlendiği kadarı ile zahire yansır. Hadis-i şerifte “Allah sizin dış görünüşünüze bakmaz. Kalplerinize ve amellerinize bakar” buyrularak bir yönüyle bize bu hususu açıklar. Masivalardan arınmış bir gönül, nefsi natıkamızın merkezi durumunda olup, bütün vücuda yani zahir bedene hakim olur. İlm-i hakikatte şu husus çok önemlidir, değerli dostlar. Masivalardan arınmış, temiz, pak bir gönül, güzel ameller ile zahir olur. Kirlenmiş bir gönül ise kötü amelleri ile zahire çıkar. Peygamber (sav.) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Vücudda bir organ vardır. O iyi olursa bütün vücud iyi olur. O kötü olursa bütün vücud kötü olur. O organ kalptir.” diye buyurarak, gönlün özelliklerinden bahsetmektedir.
İlahi hüviyyetin dördünden birisi olan evvelimiz, ben veya benim dediğimiz varlıklarımızdan birisi olduğu, ahirimiz ise ilmi hakikatimiz olduğu mütefekkirlerimizce ifade edilmiştir.
Dervişin bütün gayesi; “Evvel” hali olan ilmi hakikatine diğer bir ifade ile asliyetine ulaşmış olarak evveline dönmektir. Bundan da anladığımız şudur ki; biz bu iki temel esasla, zahirden batına, veya evvel’den ahir’e nihayetsiz bir yolculuğa çıkan yolcularız. Evveli olan ilmi hakikati ve batını olan nefsi natıkası ile zahir bedenine sağlam-sağlıklı yolculuğun sonucu ‘’ahir’’ olarak Rabbine kavuşmaktır.
Hakikatimizin, nefs-i mütmain yöntemleri ile “zahir-batın-evvel-ahir” bütünlüğü içerisinde dengeli bir şekilde istikamette olması gerekmektedir. Bu dört temel esasın, nefsimizin tezkiyesi için yaşamımızın önemli bir parçası olduğunun tefekküründe olmamız gerekmektedir. Bizleri hakikatimize ulaştıracak olan bu dört temel esası dengeli bir şekilde hem zahirimizi etkileyecek, hem de batınımızı güçlendirecek şekilde; evvel-ahir dengesini Cenab-ı Hakk’ın arzu ettiği doğrultuda kurmalıyız. Batınımızda meydana gelebilecek manevi hastalıklar oluştuğunda onu derhal tedavi yoluna gitmeliyiz. Zira batıni hastalıklar bir süre sonra zahirimizi de etkileyecektir.
Rabbim; evvel-ahir, zahir-batın yönleriyle her şeyi bilici olarak insanda en kemalli bir şekilde tecelli ettirmektedir. Şu ayet-i kerimede bunu ifade etmektedir: “Nerede olursanız o (ilahi hüviyetiyle) sizinle beraberdir.” (Hadid, 4).
İşte tam da bu maksat için insan, hem zahirini hem batınını tehvid edip, en kemalli noktaya ulaşabilecek hüviyette halk edilmiştir. İnsan ölüm gelmeden önce bu kemale ulaşarak kendi hakikati olan evveline ulaşacaktır.
Sonuç olarak; “zahir-ahir-batın-evvel” bütünlüğü içerisinde, hakikatine mani olabilecek olumsuzlukları tedavi ederek, nefsini mütmain edecek olanlar arifibillahlardır. Hakikat yoluna intisap eden ve varlığını Hak’tan ayrı görmeyen insanların gönlünde mihman olan Cenab-ı Hak tarafından yönetilmektedir. Peygamber (sav.) Efendimizin “Beni gören Hakk’ı görür” hadisinin bugün de varislerine yansıdığı gibi.
Rabbim, cümlemizi evvelini ahirini zahirini ve batınını bilenlerden eylesin.
Rabbim, cümlemizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
Akçay, 15 Temmuz 2019