Kul, kuran lisanı ile abd kelimesinin eş anlamlısıdır. Kul; mabuda (Allah’a) ibadet eden, secde eden, Hakk’ı öven, Hakk’ı tavsiye eden, Hakk’ı yaşayan ve yaşatandır. Kul, Allah (cc.)’ın emir ve yasaklarını harfiyen uygulayandır. Kul, kendi kabından (vücudundan) ef-al’i ile, sıfatı ile, mevcudu ile Hakk’ı yansıtandır. Kul, kendisini Hak’ta fani edip, Hak ile baki olandır.
Kulluk, kişi akıl baliğ olduktan sonra, otuz iki farzı öğrenip, hayatına uygulamakla başlar. Daha sonra kişi, bu ibadetlerin manasını ve derinliğini merak edip araştırdıkça ibadetin önemini anlamaya çalışır. Bu merak, bu anlayış kişiyi Rabbine doğru aşkla, sevgi ve muhabbetle çekmeye başlar. Kulluk, insanın sıfır noktasından, sınırsızlık noktasına kadar olan tekâmül halidir.
Kul, İslâm’a giriş olarak kabul edilen kelime-i tevhidin “Abduhu ve Resuluhu” bölümünün mazharı olabilmektir. Bu tabir, Cenab-ı Resulullah için kullanılmışsa da, kul olmak Peygamberlikten önce ibadet ile şereflenmektir.
Bizler kulluğu Cenab-ı Resulullah’ın hayatından ve O’nun sünnetlerinden günümüze kadar tebe tabiin olanlardan talim edip öğreniyoruz. Kulluk, tamamen ahlâk-ı Muhammedi’yedir. Kulluk müminlerin verası, zühd ve takvası ile Allah’a yaklaşma (Hak’ta fani olma) ve O’nun rızasına rıza gösterme halidir.
En âlâ makamdır bu kullukta daim olmak
Kulum desen bir kere başka bir şey istemem
Ekber-ül Tûrabi
Kul, Peygamberlikten sonra insanın Hak katında en yüce makamıdır. Sureta yeryüzünde yaratılmış bütün insanlar, Hakk’ın kuludur denilse de bunların içinde inananlar ve inanmayanlar var. İnananlar içinde Müslüman’ı var, mümini var, münafığı var, velisi var. Bunların hepsi de insanın Allah (cc.)’a olan sevgi ve imanının dereceleridir. Bunların içinde, iman-ı salih olanlar, iman-ı mutlak olanlar, ahsen-el imanlı olanlar Hak katında makbul olanlardır.
Türkçemizde “bende” kelimesi kul anlamındadır. “Bendeniz” ise kulunuz manasınadır. Yani bu kelime bile kişinin sevgisinden doğar. Kulun Allah (cc.)’ı sevmesi güzel bir şeydir. Bunun daha da güzeli, Allah (cc.)’ın kulu sevmesidir ki, “İza tekarrebe abdi bi nevafili veiza ahbabtü küntü sakiahu yesmehu bihi ve basara hu illezi yüessirü biha ve lisanu hüllezi yentikıbiha illah”, yani “o kulumun gözünden gören, kulağından işiten, dilinden söyleyen, elinden tutan biz oluruz.” Hadis-i Kudsinin mazharı olabilmektir.
Ey Tûrabi bu tevhidi özünde bulanları
Ab-ı Kevser içirip de ismini kul eylemiş
Ne cömertsin ya Rabbi, kendini kuluna sunuyorsun!
Rabbim, kulluk tekâmülümüzde gayretimizi daim eylesin. Azımızı çoğa saysın, bizleri sevdiği kulları ile haşreylesin. Rabbim cümlemizin yar ve yareni olsun.
Enver EFE
İstanbul, 27 Mart 2019