Peygamberini yaşatan bir ümmet olalım. Peygamberini yaşatacak bir nesil yetiştirelim. Evladımıza vicdani hesaplaşmayı monte edemezsek onun kendiyle ilgili bir geleceği olamaz. Evlatlarımıza, vicdani muhasebe yapacak bir duruş monte edebildiysek artık ondan korkmayalım.
Bu duruşla onlar ne yanlışa yönelirler ne de yanlışa karar verirler. Zira vicdanları onları bırakmayacaktır. Bu vicdan muhakemesi, Allah’ın onlardaki hakem esmasının izharı, onlardaki bütün olumsuzlukları geri çekecektir.
Çocuklarımız henüz akıl baliğ değilken bizleri dinlerler. Bu noktada birinci şart, hangi koşulda olursa olsun çocuklarımıza yalan konuşmamaları gerektiğini öğretmektir. Zira yalan, bütün kötülüklerin anasıdır. Bir insan yalan konuşuyorsa o insanın doğrulması çok zor olur. Bütün meşrepler, fıtratlar zamanla değişebilir. Fakat yalan söylemek kadar zor değişen bir huy yoktur. O zaman çocuklarımıza yükleyeceğimiz birinci erdem; asla yalan konuşmamak olmalıdır. Sonunda ne olursa olsun her zaman doğruyu konuşmalıdır.
Çocuklarımızı yanlış yaptıkları zaman korkutmayalım. Çünkü korktukları zaman yalan söyleyebilirler. Yalan söylediklerini anladığımızda bu yalanlarına göz yumarsak geleceklerini mahvederiz. Onları korkutmak yerine onlarla açık açık konuşarak onları doğruyu söylemeleri için teşvik etmeliyiz.
Doğruları söyledikleri zaman da sırf doğruyu söyledikleri için kabahatlerine hoş görülü olalım. Onlar da sırf doğruyu konuştukları için konunun kapandığını bilsinler. Bir yalan, kişiye bin yalan söyletir. O bin yalanın sonunda da yalan mutlaka ortaya çıkar. Hem bir yalanını kapatmak için bin tane yalan konuşmuş olursun, nihayetinde yalanın yine de ortaya çıkar, sen de yalancı olursun.
Çocuğa yüklenecek ikinci erdem; onurlu bir insan olması mert olması dik durmasını ve paylaşmasını bilen, cömert insan olmasıdır. Ancak çocuğumuzu paylaşmaya biz alıştıracağız. Ona cömertliği biz sevdireceğiz. Ona doğruluğu biz sevdireceğiz.
Bizler çocuklarımıza Muhammedî bir model olmaya çalışacağız. Onlara model olmaya çalışırken de onlarda oluşturmaya çalıştığımız halleri kendi halimize de yansıtmış olacağız.
Küçüklüğüne anlayıp anlamadığına bakmadan anlatalım çocuklarımıza. İpler kopmadan, babalığımız, anneliğimiz evlatlığımız, kardeşliğimiz bitmeden anlatalım. Vakit çok geç olmadan.
Bizim şu an yapacağımız en hayırlı iş yakın olduklarımıza, sözümüzün yettiğine, elimizin uzandığına ulaşmaktır. Onlara Allah’ı, Rasulullah’ı ve tevhidi telkin etmektir. Hakk’ı ve sabrı tavsiye etmektir. Bu duruşta daim olarak onlara güzel örnek olmaktır.
Benim çocuğumun zaten altın gibi kalbi var vakti gelince yapması gerekenleri yapar şimdi gençliğini yaşasın deyip de kenara çekilmeyelim. Zira desteklenmeyen, takviye edilmeyen hiçbir duygu yerinde durmuyor. Örneğin bir fidan diktiğimizde onu hayatta tutabilmek için suluyor, gereği gibi destekliyoruz. Bu durum; imanda da, sevgide de, kullukta da, çocukta da böyledir.
Bizler Allah’ı seven ve sevdiren olalım. Namaz kılalım ve kılınması için vesile olalım. Kur’an okuyalım ve okunmasına vesile olalım. Allah cümlemizi hayırlarda kullansın. Hayırlara vesile eylesin inşallah. Çoluk çocuğumuza ve bütün insanlık ailesine hidayet eylesin. Merhamet buyursun inşallah.
Rabbim ailemize ve insanlık ailesine hidayet nasib buyursun. Seyyidel Mürselin Efendimizin şefaatine nail eylesin. Piranın, Azizanın, Sultanların ve bütün Allah dostlarının himmetleri üzerimizde sayeban olsun. Sahib-üz zamanın, sahib-ül meydanın merhamet ve himayeleri üzerimizde daim olsun. Veddua. Vesselam.
Ali BEKTAŞ
İstanbul, 26 Mart 2019