Bu nedenle önceliğimiz çocuklarımızın tertemiz fıtratını muhafaza etmek olmalıdır. Ancak bu temiz fıtratları, bir kez bozulunca ya da hastalanınca iyileştirilmesi zaman, sabır ve çaba gerektirecektir. İslam’ın öncelediğinin “hastalıktan önce sıhhatin korunması” ilkesi olduğu düşünülmelidir.
Çocuklarımızı asla ihmal etmemeli, onlara merhamet etmeli, güzel ahlâk ile süslenmeleri için güzel meclislere götürmeliyiz. Güzel arkadaşlar ve rehberler tanımalarına imkân sağlamalıyız. Onlara sürekli emretmek, komutlar vermek ya da nasihat etmek yerine sağlam ve samimi bir yakınlık kurup birlikte yol almayı tercih etmeliyiz. Allah Resulü’nün ve O’nun yolundan gidenlerin tavrı hep bu yönde olmuştur.
Şimdi bizlere düşen; Allah ve Resulünü, Ehlibeyti bilen, seven ve onlara tâbi olan, tevhid üzere daim olan nesiller yetiştirmektir. Onların hidayet ve selametini, Rabbim bizlere göz aydınlığı eylesin. Rabbim, bizlere İslam'ın ve Kuran'ın devamı olan nesiller yetiştirebilmeyi nasip eylesin. Bu noktada Rabbim, hepimizin yardımcısı olsun. Her anne babaya hayırlı, salih ve saliha evlatlar nasip buyursun.
Anne ve babalar hayır üzere evlat yetiştirdiklerinde Beytullah inşa etmiş gibi olurlar. Zira evlat hayır üzere olduğu sürece, evladın bütün hayrından anne ve babası da nasipdar olur. Onun hayrı devam ettikçe anne ve babasının hayrı da devam eder.
Evladın olumsuz yetişmesinde anne ve babanın rolü varsa onun işlemiş olduğu şerden ve bütün olumsuzluklardan anne ve baba da nasibini alır.
Bizler, sadece kendi nefsimizi kurtarmanın derdinde olmayalım. Merhamet edip çocuklarımızın cehennem ateşini tutuşturan olmayalım. Onların olumsuzluklarında yol keselim. Onlara Hakk’ı ve sabrı tavsiye eden olalım. Eğer kurtulacaksak hep beraber kurtulalım. Yani biz diye düşünelim, biz diye dua edelim.
Evladını çok seven bir anne-baba, öncelikle evladının bekasını oluşturmalıdır. Bizim çocuklarımız için asıl yapmamız gereken şey, onların ahirini inşa etmektir. Dünyadaki rızka, Allah kefildir. Bakın dostlar burası çok nettir. Her yarattığı canlının rızkına, Allah kefildir.
Fakat kefil olunmayan bir tarafımız vardır ki o da maneviyatımız ahretimizdir. İşte bu anlayışla Allah’ın kefilliğine sığınmak için bizim daha çok gayret etmemiz gerekir.
Bu nesiller, bizim gelecekteki vakıflarımız, nesli kesilmeyen hayır kevserlerimiz olacaklar. Onların her hayrına bizler de hissedar ve ortak olacağız. Fakat aynı şekilde bizler, onların her türlü günahına ve olumsuzluğuna da hissedar ve ortak olacağız.
Hani herkes kendi günahından sorumluydu. Evet, herkes kendi günahından sorumludur fakat bir anne ve baba evladının duruşundan ve yetişmesinden de mesuldür, sorumludur. Buraları göz ardı etmeyelim.
Onun için çoluk çocuğumuza etrafımızdakilere çok dua edelim. Onları sevelim, Allah ve Rasulünü sevdirmek için onları kazanmak için mücadele edelim.
Biz ne olursa olsun çocuklarımızdan elimizi çekmeyeceğiz. Bizim onlara gösteremediğimiz yakınlığı dışarıdakiler gösteriyor. Bizim onları dinlemediğimiz noktada dışarıdakiler dinliyor. Sonra bir bakıyoruz toplayamayacağımız hallere gelmişler.
İstenilen; çocuklarımızı benim neslimi devam ettirecek övgüsüyle seyretmek, onu kendi devamlılığımız olarak okumak, bizi temsil edecek diye ona kendi kişiliğimizi monte etmeye kalkmak değildir.
Onlarda Muhammedî bir sevginin devamlılığını, Muhammedî bir duruşun inşasını oluşturabiliyorsak işte bu onlara apartman yapmaktan daha hayırlıdır. Bizim en güzel hayrımız ise tabii ki evlatlarımız olacak.
Bu noktada biz çok gayret edip elimizden geleni yapacak ve neticeyi Allah’a bırakacağız. Zira neticeyi O belirleyecek. Allah hidayet etmeden kimse hidayete ulaşamaz. Hidayet Allah’tan fakat yine de kendi üzerimize düşeni yaptık mı yapmadık mı düşünmeliyiz.
Duruşumuz, halimiz, ahvalimiz her daim Kur’an’ın çizgisinde olsun. Allah’ın hoşnutluğunca olsun. Yapmadıklarımız da yine onun için yapmadıklarımız olsun. Rabbim bu konuda hepimizin yar ve yardımcısı olsun. Mevla cümlemizin yar ve ayanı olsun.
Ali BEKTAŞ
İstanbul, 26 Mart 2019