Allah (c.c.) Furkan Suresi Ayet 77’de buyuruyor ki "Ey habibim de ki onlara; eğer duanız olmasaydı sizler Rabbimin katında ne işe yarardınız?" Bu ayete icabet etmeyen, tabiri caizse içtimaya çıkmamış bir asker pozisyonuna düşer. Yani firar sayılır, yani yok sayılmış olur. Bu suçun elbette cezai müeyyidesi vardır.
Cenab-ı Hak, Hz. Musa (a.s.)’a "Ya Musa, duanın kabul olmasını istiyorsan günah işlememiş bir ağızla bana dua et!’’ diye buyurmuş. Hz Musa (a.s) mahcup bir vaziyette ellerini açmış: "Ya Rabbi, ben sana nasıl dua edeceğim, ben kendimden emin değilim ki hiç günahsızım diyemem ki!" der. Bundan şunu anlamak mümkün olabilir. Peygamber dahi hata yapmakla mükelleftir. Sultanlarımız öyle buyuruyor: ‘‘Hatasız kul olmaz, olursa da makbul olmaz.’’
Cenab-ı Hakk’ın bu ermine mazhar olabilmenin yani günahsız ve temiz bir ağıza sahip olabilmenin sırrı, gönlü masivalardan temizlemektir. Ne zaman ki Rabbim o gönle mihman olur, bizden işleyenin Hak olduğunun farkında oluruz, işte o zaman günahsız bir ağızla dua edebiliriz.
Mütefekkirlerin ifadelerine göre; reddolunmayan tek dua, salat u selamdır. Duanın başında ve sonunda salat u selam getirenlerin duaları redolunmaz.
Peygamberimiz (sav.) Efendimiz: "Selat-u Selamsız yapılan dua, öylece muallakta bekler ne zaman ki salat-ü selam olur, dua o zaman semaya yükselir." diye buyurmaktadır. Aynı zaman da duanın başı selat u selamdır, duanın mührü de selat u selamdır.
Tabi ki duanın kabul olması için kabın boş olması gerekmektedir. Duanın kabul olma şartı; "Elhamdülillahi Rabbilalemin"dir. Bu yüzden, biz duaya "Elhamdülillahi Rabbilalemin" diye yani hamd ederek başlamak durumundayız.
Hazret-i Cüneyd-i Bağdadi: "Ya Rabbi, benim Senden istediğimi değil; Senin benden murad ettiğini, Senden istemeye ve talep etmeye beni muvaffak eyle." diye dua ederdi.
Dua, Allah karşısında acizliğimizin itirafıdır. Müslüman kardeşimiz için onun haberi olmaksızın dua ettiğimizde, melekler bu duaya katılır ve ‘amin’ diyerek mühürler. Peygamberimiz (sav.) Efendimiz: ‘‘Rabbine, hiç günah işlememiş dille dua et!’’ diye buyurmaktadır.
Allah Resulü “Dua; ibadetin özüdür, hedefi ise zikirdir.” diye buyurur. Mümin için en kısa zikir “Bismillah”, en özlü dua ise “Elhamdülillah”dır. Mümin kişi, Rabbi ile irtibatını dua sayesinde sağlar.
Ezan duasına değinecek olursak; ezandan sonra, Efendimiz (sav.) salavat getirmek sünnet; vesile duasını yapmak menduptur. (Mendup: Yapılması mecburi olmayan anlamındadır.)
Konu ile ilgili olarak Buhari'de yer alan rivayet şöyledir: "Her kim ezanı işittiğinde ardından "Ey bu tam davetin ve kılınmak üzere olan bu namazın Rabbi olan Allah'ım! Muhammed'e vesileyi, fazileti ihsan et. Bir de kendisine va'd ettiğin Makam-ı Mahmud'u verip oraya ulaştır." derse, kıyamet gününde benim şefaatim ona vacib olur." diye buyurmuştur. Ezanı duyanlar bu hadiste ifade edildiği şekilde ezan sonrasında dua edebilirler.
Sonuç olarak; dua ibadetin özü, zikir ise kalbin ışığı ve süsüdür. Dua kulluğun temeli, zikir ise hedefidir. Dua her an Yüce Yaratıcı’ya muhtaç bir kul olduğunu anlayıp O’na yalvarmak, zikir ise kalbi Rabbi’ne bağlayıp O’nu muhabbet ve saygıyla anmaktır.
Yazımızı, Peygamber (sav.) Efendimizin ashabına öğrettiği bir dua ile sonlandıralım inşallah. “Allah’ım! Hayırlı işlerde sebatımızı artır. Doğru yolda irademizi güçlendir. İlâhî! Nimetine şükretmemizi kolaylaştır. İbadetimizi güzelleştir. Dilimize doğruluk ver. Kalbimize temizlik ver. Senin kötü bildiğin hallerden koru bizi. Senin iyi bildiğin hallerle donat bizi. Amin.
Rabbim, hepimizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
Akçay, 10 Haziran 2018