İnfak; nafaka fiilinden gelir ve bir kimsenin geçimine maddi ve manevi olarak yardım etmek anlamındadır. Yani Allah’ın rızasını kazanmak için kendi emeğinden ve kazancından hak sahiplerine (muhtaçlara) vermektir.
Değerli dostlar, İslam dininde yardımlaşma esastır. Aynı zamanda da zekât ile farz, fıtır ile vacip, sadaka ile sünnettir. Zekât ve fıtırın belirli ölçüleri olmakla birlikte infakın ve nafakanın belirli bir ölçüsü yoktur. Bu, tamamen sevgi ve gönül işidir. Dileyen, kendi malından dilediğine dilediği kadar verebilir.
İnfak ibadeti de tıpkı zekât gibi kendi mal varlığını şüpheli şeylerden temizleme ibadetidir. Bu, aynı zamanda karşındaki kişiye maddiyat ile destek vermek, moral ve nasihat ile güç vermek, sevgi ve selam ile de moral vermektir. Yani buradan da anlıyoruz ki Allah’a itaat ve ibadet niyeti ile yapılan, insanlara faydası olan her şey infaktır, ibadettir.
Cenab-ı Hak ‘‘Onlar kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.’’ diye buyuruyor. (bkz. Bakara, 3)
İnfakın uygulanmasında özen göstermemiz gereken bazı haller vardır:
a- İnfak, gösterişten uzak Hak rızası için yapılmalıdır.
b- İnfakı veren kişi, alan kişinin onurunu zedeleyecek davranışlardan kaçınmalıdır.
c- Yapılan yardım, en kaliteli ve en iyi mallardan seçilmelidir.
d- İnfak için gerçek ihtiyaç sahipleri aranıp bulunmalıdır.
Şeriatte infak; yukarıda saydıklarımızın bir tamamı şeriatte infak anlayışıdır. Yani gerek mal ile yardım gerek güç ile yardım gerekse de dil ile yapılan yardımlardır.
Tarikatte infak; şeriatteki infakın hepsini uygulamakla birlikte, aynı zamanda da kendi bedeninde ve zannında “ben” diye sahiplendiğin ne varsa bunların hepsinin fani olduğunun bilinci ile bu bedeni gerçek sahibine (Allah’a) vermektir.
Hakikatte infak ise tarikatteki infakın hepsini yerine getirmekle birlikte, kalpten ağyarı çıkarmaktır.
Bu infakların hepsi temizliktir. Şeriat infakı zenginin malını temizler, tarikat infakı bedeni temizler, hakikat infakı ruhu temizler.
Marifet infakı ise bunların hepsini sevgi ile yapıp yapılandan büyük bir haz duymaktır.
Değerli dostlar, bütün ibadetler Allah katında makbul ve güzeldir. Ancak bunların da fevkinde bir ibadet vardır ki o da af etmek ve paylaşmaktır. Bu ibadetler, diğerlerine göre yapılması en zor olan ibadetlerdir. Bizi üzenleri af edelim ki bizler de Allah’ın affına mazhar olalım. Biz, etrafımıza sevgi ile cömert olalım ki Allah’ta bizlere lutfunu, keremini, cömertliğini ihsan etsin. Bu noktada asıl olanın yapılanı Allah’tan hiç karşılık beklemeden yapmak olduğunu da unutmayalım.
Bu noktada insan önce kendisini af etmeli, kendisiyle barışık olmalıdır. Kendisi ile barışık olan, kâinatla da barışık olur. Mutluluğu ve sevgiyi kendine şiar edinenler, kâinattaki herkese mutluluk ve sevgi aşılarlar. Yunus Emre, bir şiirinde: ‘‘Biz gelmedik dava için.’’ diye buyurur.
Değerli dostlar, kısaca özetleyecek olursak; her şeyin en güzelini ve en kalitelisini infak etmeliyiz. İnfakımızdan sonra da Rabbimize şükretmeliyiz ki bizi böyle razı olacağı bir işte kullandı.
Kişinin yerleşmiş ve klişeleşmiş batıl duygu ve düşüncelerini birden söküp atması çok zordur. Bundan dolayıdır ki Allah ‘‘İçinizi acıtacak kadar sevdiklerinizden infak ediniz!’’ diye buyurmaktadır. Dolayısı ile malımızdan, enaniyetimizden ve sevgimizden verirken esirgemeyelim ki, Rabbimizin hoşnutluğuna mazhar olalım.
Enver EFE
İstanbul, 24 Ocak 2018