Peygamberimiz (sav.) Efendimizin ‘‘bu ayet beni kocalttı’’ diye buyurduğu ayet-i kerime ile yazımıza başlamak istiyorum.
Allah (cc.) Hud Suresi Ayet 112’de ‘‘Artık sen, sana tövbe ederek, tâbî olanlarla birlikte emrolunduğun gibi dost doğru istikamet üzere ol. Ve azgınlık yapmayın (aşırı gitmeyin). Muhakkak ki O, yaptıklarınızı görendir.’’ diye buyurmaktadır.
Ibn Abbas bu ayetin önemini: "Kur'ân'ın tamamında, Hz. Peygamber'e bundan daha zor ve daha meşakkatli gelen, başka bir ayet nazil olmamıştır. Bundan dolayı da, Peygamberimiz (sav.) Efendimiz "Hûd Suresi ve benzerleri beni ihtiyarlattı!" diye buyurmuştur.’’ diye ifade etmiştir.
İstikamet sözcüğü sözlük manası olarak doğruluk, doğru gitmek, dürüst olmak, her işte itidal üzere bulunmak, adaletten ve doğruluktan ayrılmayıp akıl üzere yürümek, adalet ve hakkaniyetle hareket etmek anlamlarına gelirken; Tasavvufi olarak Rabbimizin arzu ettiği istikamet ise bütün ibadet ve işlerini Cenâb-ı Hakk'ın koyduğu ölçüler içinde yaparak sırat-ı müstakim üzere yaşamak anlamına gelir. Dini ve ahlaki hükümlere uygun bir hayat sürmek, her türlü aşırılıktan sakınmak, Allah'a itaat edip Peygamber Efendimizin (sav.) sünnetine uymak olarak da zevk edilebilir.
Peygamberimiz (sav.) Efendimizin bir Hadis-i Şerifi ile konumuza devam edelim:
Bir gün adamın biri Peygamberimiz(sav.)’e gelir ve hitaben ‘’Ey Allah’ın Resulü, bana İslam ile ilgili öyle bir şey söyle ki senden sonra hiç kimseye sorma ihtiyacı hissetmeyeyim.’’ Der. Bunun üstüne Allah’ın Resulü şöyle buyurur: ‘‘İman ettim de ve dosdoğru ol!’’
Yazımıza bir menkıbe ile devam edelim. Müridlerinden biri Beyazid-i Bistamî'nin (k.s) peşinden yürüyordu. Onun ayak izlerine basarak ilerliyordu. İçinden de 'Şeyhe uymak, izinden gitmek işte böyle olur' diye düşünüyordu. Bir ara, Beyazid-i Bistamî'ye: "Efendim, kürkünüzden bir parça verseniz de bereket için yanımda taşısam, feyzinizi alsam" diye istirhamda bulundu. Hazret, adamın sözde kaldığını, zahirle yetindiğini, güzel ahlâk ve sıfatı ihmal ettiğini biliyordu. Onu şöyle uyardı: "Evladım, sen istikamet üzere olup benim yaptıklarımı yapmadıktan sonra kürküme değil, derimi yüzüp içine girsen, sana fayda vermez." İşte hidayete vesile olabilecek çok mükemmel bir uyarı bizlere!
İstikamet üzere gitmenin zıddı ise Rabb’inden yüz çevirip nefsi emmarenin esaretinde dalalete, heva ve heveslerine göre yaşamaktır.
İstikamet, hayatın en değerli ilkesidir. Aslına bakarsanız, biz bu ilkeyi her gün namazlarımızda kırk defa tekrar ediyoruz zaten. Fatiha suresi ile ‘‘Ya Rabbi, bizleri dosdoğru yola ilet, kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun peygamberlerin ve onlara tabi olan Salih kullarının yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapıtmış olanların yoluna değil.’’ diye devamlı tekrarlıyoruz değil mi dostlar?
Rabbimin gönlüne girebilmenin tek anahtarının ‘‘İstikamet ve İstikrar’’ olduğunu Hazreti Ebubekir bizlere güzel bir cümle ile anlatmaktadır: ’’Onlar sözlü olarak dosdoğru oldukları gibi fiili olarak da istikamet üzere olmuşlardır.’’
Sonuç olarak Hakk'a vasıl olmak için doğru istikametten başka bir yol olmadığı gibi, her hususta istikamet üzere olmak kadar da yüksek bir makam ve zor bir emir de yoktur. Hedef ne olursa olsun, ona ulaşmanın en kısa yolu doğruluktur.
Rabbim, okuduklarımızdan, dinlediklerimizden ve yaşadıklarımızdan istikamet bulmayı cümlemize kerem eylesin.
İstikametimiz, Rabbimin arzu ettiği yön üzere olsun inşallah.
Mustafa AYALTI
İstanbul, 10 Mayıs 2018