Değerli dostlar; Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’in Fecr suresinin son ayetlerinde (27, 28, 29, 30. ayetlerinde) mealen “Ey mutmain olup da huzura kavuşmuş olan nefis; sen O’ndan razı O senden razı olarak Rabbine dön! Seçkin kullarımın arasına katıl ve Cennetime gir.”
Değerli dostlar; Allah’ın seçkin (Mümin) kullarının arasına katılabilmek için ilk önce kulun Allah’tan razılığı isteniliyor. Peki, bu razılık nasıl olmalı? Kul nasıl bir gayrette olmalı ki Rabbini razı edebilmeli?
‘‘Rabbimiz bizden ne şekilde razı olur?’’ Biz bunu bilemeyiz fakat Rabbimizden nasıl razı olacağımız bizim elimizdedir. İlk önce duygu ve düşünce olarak Rabbimizi zikir ve tefekkür ile çokça anacağız, O’na karşı kulluk görevimizi noksansız yapma gayretinde olacağız. O’nun ‘‘emr-i bi’l- ma’ruf ve nehy-i ani’l münker’’ buyruğuna riayet edeceğiz. Madem ki O’nun izni olmadan ağaçtan bir yaprak dahi düşmüyor o zaman bizlerde bize ve etrafımıza isabet eden oluşumlardan ders alıp bunlara rıza göstereceğiz. Bunları yaparken de ‘Rabbimizin şeenleri’ diyerek tefekkür edecek ve her olandan zevk alacağız.
Unutmayalım, Rabbimizi her an tefekkür edelim, her an zikredelim. Zikir, kelime anlamı olarak anmak demek olsa da aslında davettir. Nasıl ki minarelerden okunan ezan-ı Muhammedi kulu namaza, ibadete ve tevhide davet ediyorsa kul da Rabbini zikredip anmak ile davet eder. Bir yere ancak davet edilenler gider, bir yere ancak davet edilenler gelir.
Kulun rızaya ulaşabilmesi için nefsinin Emmare, Levvame ve Mülhime mertebelerinden kurtulması gerekir. Rabbi, kişiyi kâh fakirlik ile kâh zenginlik ile, kâh hastalık ile kâh sıhhat ile, kâh coşku ile kah feyiz ile, kâh durgunluk ile kah sükûnet ile dener. Bu hallerin hepsi bizim olgunlaşıp kemale ermemiz içindir. Bu hallerin sonucunda bizden kibir veya isyan değil, ‘bu hallerin Rabbimizin bizim üzerimizde görmek istediği haller olduğunun’ bilinci ile razılık ortaya çıkmalıdır.
Rahat ile istedim vaslını kahretti bana
Derde düşüp ağlayınca güldü cananım benim (Niyazi Mısri)
Biz, hemen ayağa kalkıp kıyam duralım. Rabbimize dönelim. İyiliklerimizi, hayır ve hasenatlarımızı arttıralım. Yaptığımız her şeyi aşk ile, ihlâs ile yapalım. Zikirde daim olalım. Anlayacağız ki bizim gitmek istediğimiz aslında bize doğru geliyormuş.
Şartlar ne olursa olsun kula isabet eden her oluşumu Hak’tan bilerek zevk alırsak her anımız cennet olur. Rıza makamı, makamların en zoru, en zirvesi imiş. Çünkü rıza makamına gelen Rabbinden ne gelirse gelsin razı olur, amade olur. Rıza makamına ulaşan insan için talepler, takdire terk edilir. Rabbim hepimize rıza makamında nefes almanın hazzını ve tadını yaşatsın inşallah.
Enver EFE
İstanbul, 01 Kasım 2017