Yazımıza bir Ayet-i kerime ile başlayalım inşallah. Allah (cc.) Zümer Suresi Ayet 18’de "O kullarım ki sözü işitip de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlar Allah'ın kendilerine hidayet ettiği kimselerdir. İşte bunlar, öz akıl sahiplerinin ta kendileridir." diye buyurmaktadır.
Masiva; sözlük manası itibariyle "şey" anlamına gelen "ma" ile; başka, gayrı, dışında, hariç anlamlarına gelen "sivâ" kelimesinden türetilmiş bir tabir olup ‘masivallah, masive’l-Hak’’ şeklinde de ifade edilebilen, Yüce Allah dışında ve O'ndan gayrı olan şeylerin tümü, dünya ve dünya ile ilgili olan her şey demektir.
Tasavvufi bir terim olan masiva; genel olarak zahir alemdir yani görünen alemdir, madde alemidir. Batın alemi ise soyuttur, ruhlar alemidir.
İnsanı, Rabbinden uzaklaştıran her şey masivadır. Masivadan kurtulmak demek; dünya ve dünya nimetlerine değer vermemek, esfel-i safilinden uzaklaşmak demektir.
Ca'fer-i Sadık Hazretleri: ‘’Allah u Teala’yı tanıyan, masivadan yüz çevirir.’’ diye buyurmuşlardır.
Dervişliğin birinci önceliği; gönlü masivadan temizlemektir. Gönül, aynı zamanda bir ayna olması nedeniyle de karşısına gelip bakan her şeyi yansıtmaktadır. Bu nedenle, Allah sevgisinden başka her şeyi gönlümüzden silip atmalıyız ki Rabbimizi yansıtabilelim.
Değerli dostlar, birinci önceliğimiz; gönlümüzü Allah (cc.) ‘dan başka şeylerden kurtarmaktır. Kurtulmanın tek ilacı da gönlü Hakk’a bağlamaktır. Diğer bir ifade ile FENA FİLLAH mertebelerini yaşayabilmektir.
Allah (cc.) Furkan suresi Ayet 43 ve Casiye Suresi Ayet 23’te "Ey Muhammed nefsinin, nevasını ilah edineni görmedin mi?.." diye buyurmaktadır. Ayet-i kerimelerden de anlaşılacağı üzere tasavvuf idrakinde; gönülde Rabbinden başka neyin sevgisi varsa, o kişinin sevgilisi odur, ilahı odur. Gönülden masiva putunun temizlenmesi ancak Allah aşkının gönülde yoğunlaşması ile mümkün olabilmektedir.
İmam-ı Rabbani Hazretleri: ’’Akla hayale gelen, düşünülen, görülen her şey masivadır.’’ diye buyurmaktadır.
Kulun, Rabbine tam olarak yönelebilmesi ve gönlünün nazargah-ı İlahi olabilmesi için masivadan temizlenmesi gerekmektedir. Bu husus bir beyitte şöyle ifade edilmektedir:
Sil süpür masivayı, kalmasın nişanesi,
Padişah konmaz saraya, hane mamur olmadan.
Allah (cc.)’a yaklaşmanın ve ma'rifetin hasıl olmasının şartlarından birincisi masiva bağımlılığından kurtulmaktır. Çünkü insanda Rabbinin sevgisini gölgeleyecek derecede bulunan herhangi bir bağımlılık ve fanilere olan aşırı sevgi, ihtiras derecesindeki dünyevi istekler bir türlü tatmin olmayan bir tamahkarlık, mal ve makam hırsı gibi şeylerin hepsi masiva dediğimiz kelimenin içerisindedir.
Bir yaratılış zaafı olarak insanların gönülleri ekseriyetle masivaya meyleder, dünyalık cinsinden birçok şeye ister istemez kayar ve onlara muhabbet duyar. Fakat işin garibi şu ki insan, masivadan neye meyledip neyi elde ederse etsin, hiçbiriyle itminan bulamaz. Hepsinin bir ötesi ve daha ilerisi bulunduğundan hiçbirinde karar kılamaz. Masiva'dan olan hiçbir şey, insan ruhunun iştiyakını teskin, heyecanını tatmin edemez.
Fakat insan, ilah-i marifetten, Rabbini daha iyi tanıyıp sevmekten zevk almaya başlayınca, bütün isteklerin ve işlerin Allah'a dönücü olduğunu anlar ve artık O'ndan daha yüksek bir maksuda intikali mümkün olmaz. İşte tam bu mertebede ruh sükûnet bulur. Ve böylece kişi fani varlıkların esaretinden kurtulmuş olur. Hakiki özgürlük ve gerçeğe kavuşma yolculuğu böylece tahakkuk etmiş olur.
Güzel ahlakı ve davranış biçimlerimizi üç ana esas üzere izah etmemiz mümkündür. Bunlardan birincisi avam; günahları için, ikincisi havas; günahlarının yanı sıra gaflet halleri için, üçüncüsü ise havassü’l-havas; masivayı gönülden temizlemek için Allah’tan gayri olan her şeyi atmak için tevazuda bulunmaktır.
Hakk’a giden yoldaki en büyük engellerden birisi salikin kendi varlığıdır. Bir salik; benlik hırkasını çıkarmadığı, ene’sinin esareti altında kaldığı süreç en büyük masivasıdır. Önemli olan bu masiva engelinden kurtulmaktır.
Sonuç olarak; gerçek akıl sahibi insan, gönlü ile barışık, gönlünü nurlandırarak, nefsin işgaliyetinden kurtarmakta gayretli insandır. Böylece kişi, gönlünü masivadan arındırıp, nazargah-ı ilahi haline getirdiği zaman iman-ı kemale erer
Bir gönülde iki sevgi yaşanmaz. Bir gönülde ya Rahmani sevgi vardır ya da nefsani sevgi. Allah (cc) Ahzap Suresi Ayet 4’te "Allah hiçkimsenin göğsünde iki kalp yaratmamıştır." diye buyurmaktadır.
Rabbimizin bir gönüle tecelli edebilmesi için kişinin gönül kilidinin, gönül kulağının, gönül gözünün açılması gerekir. İnsan ancak kalp vasıtasıyla hikmetleri idrak edebilir. İlim, amel ve ihlas üzere olursa gitgide melekiyet sıfatına nail olur, aksi halde yeri esfel-i safilin olur. Yazımızı, Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav.) Efendimizin bir hadis-i şerifi ile sonlandıralım inşallah: "Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama O sizin kalplerinize ve işlerinize bakar." diye buyurmuştur.
Rabbim cümlemizin gönlünü nefs-i emmarenin esaretinden kurtarıp, nefs-i raziye mertebesine erenlerden eylesin.
Rabbim cümlemizin gönlünü masivalardan arındırıp, nazargah-ı İlahi makamına nail eylesin.
Rabbim cümlenizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
İstanbul, 10 Şubat 2017