İLM-İ HAKİKATE GÖRE TEHVİD:
İlm-i Hakikat’e göre ise “Lailahe illallah Muhammeden resulullah” kelimeyi tevhidinin “Lailahe illallah” kısmı, kulun kendinde ve cümle alemde Allah’tan gayrı mevcut yoktur keşf-i irfaniyeti ile hasıl olan bir imandır. Ki bu imana mensub olan ehli hakikat yolcuları, kendisini ve kendisinin dışındakileri, Cenab-ı Allah’ın mevcudiyetinden gayrı görmediği gibi, her şeyde de Hakk’ı müşahade eder.
Ehl-i hakikat kimseler; “Doğu da batı da yalnız Allah’ındır. Siz yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin Allah’ın yüzü ordadır.” Bakara Suresi Ayet 115’deki ilahi beyanındaki mahiyetine iman eden müminlerdir.
Bu alemde Hak’tan gayri bir varlık olmadığına iman eden Hakikat ehli bir kimse, “Muhammeden Resulullah” dediğinde onun imanı, Resulullah Efendimizin yokluk ve batın kulluğu olan “Ahmed” ismidir. Çünkü, Peygamberimiz (Sav.) Efendimiz Allah’ın hem elçisi, hem de kuludur ki, kulluğun en yüce mertebesi olan “Ahmed” kulluğu yokluktan başka bir şey değildir. Bu nedenle, Miraç’ta Cenab-ı Hak “Bana ne hediye getirdin ya habibim” diye buyurmasına karşılık Resulullah (sav.) Efendimiz: “Ya Rabbi, senin hazinelerinde olmayan yokluğumla geldim.” diye buyurmuşlardır.
Bu itibarla Hakikat’e göre, Hakk’ın cümle alemlerde ve eşyadaki mevcudiyetinin müşahadesi, ancak Hakk’ın zuhuru ile, batın ve yokluk olan “Ahmed” kulluğu marifetiyle açığa çıkar. Efendim Hazretleri eserimizin birinde, Sırrı İlahi ‘‘İnsan’dır’’ diye buyurmaktadır.
EHLİ MARİFETE GÖRE TEHVİD:
Marifet’e göre tehvid, “La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah” tevhidinin manası ise şöyledir: Ehli marifet, şeriat tarikat ve hakikat irfaniyetine mazhar olmakla, Rahman ve Rahim gibi isimlerle Hakk’a ait olan tecellileri tanıyıp müşahade ettiği gibi; ağaç, taş, toprak, bitki gibi yaratılmış olan her şeyde, görünen veya görünmeyen cümle tecellilerinde Hakk’ı müşahade eder. Ehli Marifetin cümle tecellilerin her çeşidinde Hakk’ı müşahade etmesi, O’nun La İlahe İllallah’a olan imanındandır.
“Lailahe illallah Muhammeden Resulullah” tevhidindeki iman, Hz. Adem (as.) den günümüze kadar gelmiş olup, Mürşid-i Kamillerimizce devam ettirilmektedir, ettirilmeye de devam edilecektir.
Değerli dostlar; şu hususu çok iyi kavrayarak tefekkür etmemiz gerekmektedir. Yaratılan ilah olamaz. La ilahe illallah’ın sırrına arif olanlar sadece ‘’La’’dan ibaret olduklarını bilmelidirler. Kelime-i tevhidin hakikatine arif olan Allah dostları; Yaratanın ancak Allah (cc.) olduğunun, O’ndan başka bir ilah olmadığının arifi olduğunu da bilmelidirler.
Sonuç olarak; Kelime-i Tevhid’in esasını zevk ettiğimizde; şu iki hususun ön plana çıktığını görürüz. Birincisi şeriat yönü; Allah'tan başka ilah yok demektir. İkincisi hakikat yönü; La Mevcude İllallah, Allah'tan başka bir varlık, bir mevcut yoktur, tüm görünen varlıklar O’dur, O’ndandır. Böylece, La İlahe İllallah'ın anlamını idrak ettikten sonra, Allah'ı tevhid etmiş oluruz. Fakat bunlar da ilmidir. Tevhid, ilim esaslı olmayıp, yaşama ile alakalı bir olgudur.
Rabb’im cümlemizi ‘’La ilahe İllallah’’ın sırrına erenlerden eylesin.
Rabb’im cümlenizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
İstanbul, 01 Şubat 2017