Fatiha yedi ayetten müteşekkildir. İnsan, irfan ile insanı asliyesini öğrendiğinde arif olur ki kendisi canlı bir Fatiha-yı şerifmiş. “Bütün semavi kitapların özü Kur’an’da mevcuttur. Kur’an’ın özü Fatiha da mevcuttur. Fatiha’nın özü de ilk ayeti olan Besmeleyi şerifte mevcuttur.” H.ş. Bizlere, insani kâmillerin canlı bir kuran, canlı bir Fatiha-yı şerif olduğunu göstermektedir. Ayrıca sebe mesani yani iki yedi H.ş. gereğince Fatiha bir Mekke’de birde Medine’de inzal olmuştur.
Kendimize nisbet ettiğimiz ve hiçbir manasını bilmeden kendi varlığımız diye bildiğimiz ikilikle Mekke şehri olarak bu yedi ayete sahip olduğumuzu, bir İnsan-ı Kâmilden tahsil ederek insanî asliyemizi bulmak için, kavseyin mertebesinde Medine şehrindeki tecellilerle gönül âlemindeki fatihaya sahip olunduğunu anlamış oluruz.
Demek ki Mekke kendi diye bildiğimiz varlığımız, Medine ise meratib-i ilahiye tahsilini yapıp insanı asliyemizi idrak ettiğimiz ruhani gönül âlemimiz demektir. Onun için Fatiha’nın birinci ayeti “Bismillahirrahmanirrahim” dir. Zat-ı ilahinin insan-ı kâmillerde gizli olduğunun bir delilidir. Cenâb-ı Hak bizleri canlı besmeleyi şerif olan İnsan-ı Kâmillere davet ediyor. Bizler O Hz.İnsan mashariyetinde Hakk’a yol bulmayı ve Hakk’a tabi olmayı talim ederiz.
“Elhamdulüllahi Rabil âlemin.” Âlemlerin Rabbi olan Allah, İnsan-ı Kâmil mazharından bizleri irşad ve terbiye eder. Bu manada Cenâb-ı Allah’a hamd ve teşekkür ediyoruz. Zira bizlere Hak’ı ve hakikatı bildirmemiş olsa idi bizler nasıl olur da Hak ve hakikat tecellilerine şahid olabilirdik. İnsan-ı Kâmiller Rabbil âleminin mazharıdırlar. Onların sayıları çok olsa da asılları birdir. O da âlemlere rahmet Cenâb-ı Resulullah’tır.
“Errahmanirrahim.” İşte onlar Rahman ve Rahimin mashariyetleridirler. Zira zahir ve batın yönleriyle bizleri ikaz, irşad ve ihya etmektedirler. Rahimiyetiyle, ilm-i ledûn sırrını ve manevi gönül zevklerini, enetemmüme ahlakları ve edepleri ile bizleri ihya ve irşad etmektedirler.
“Maliki yevmiddin” Onlar din günü sahibinin masharıdırlar. Dini bizlere nasihatlarıyla öğreten ve telkin edenler din gününün sakileri kâmillerdir. Ahirette de tecelli ilahiyle yine din gününün sakileridirler. Peygamber Efendimiz: “Din nasihattır, din nasihattır, din nasihattır.” diye buyurmuşlardır.
Bizlere Cenâb-ı Hak, ef’al-i ilahiyesini, sıfat-ı ilahiyesini, zat-ı ilahiye tecellisini, Hak ve hakikat nasihatlerini İnsan-ı Kâmil mazhariyetinden yapmıştır. Bu nedenle bizim manevi imamlarımız sadat-ı kiram efendilerimizdir.
“İyyake nabüdü ve iyyake nastain.” Yanlız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım isteriz. Tabi ki ibadetimiz yalnız âlemlerin Rabbi olan Cenâb-ı Allah’adır. O’nun rububiyyeti, zat-ı kemali ile İnsan-ı Kâmil mazharından tecelli eder. Muhtaçlığımız yalnız O’nadır ve yalnız O’ndan isteriz, zira o zattır bizler muhtaç.
“İhdinassıratal müstakim” Sıratalmüstakim yolundan, doğru yol olan tevhid yolundan ayırma. Tevhid yolu; Allah’ın zatını, sıfatlarını, ef’alini ve esmasını idrakimizde cem ederek bu şuura ulaşmak yoludur. Hakk’ın vahdet sırrını zerreden kürreye kadar, kendimizde zevk ve şuhut etmektir. Bu hali de ancak bilmek, görmek ve olmak şeklinde ehlinden talim ile yaşamak mümkündür.
“Sıratalleziyne enamte aleyhim” Müstakim olan tevhidî yolda huzur ve mutluluğu bulanlar gibi bizler de bu Hakk dostlarının olduğu yoldan olmayı istemekteyiz.
“Gayril mağdubi aleyhim veladdallin” Tevhid yoluna davet edildiği halde, Hakk ve Hakikat yolunu inkâr edenlerden ve ikrar verdiği halde ikrarını terk edenlerden ve dalalette olanlardan bizleri eyleme.
Ey Rabbim bizleri ikrarında daim olan sadıklardan, salihlerden ve ariflerden eyle.
Ve bizlere müstakim üzere olmayı kemale ve cemale daim say ve gayret edebilmeyi ebeden kereminle lütfeyle.
Cenâb-ı Hak bizlere bu Muhammedî zevki ihsan eylesin âmin.
Enver EFE
İstanbul, 05.10.2014