Ashab-ı kehf; mağara arkadaşları demektir. M.S 250 yıllarında tevhid inancı olmayan putperest kral Dokyanus ve O’nun zulmünden firar eden 7 kişinin (en doğrusunu Allah bilir) akıbetini Allah, Kur’an-ı Kerim’de bizlere ibret almamız için anlatıyor.
Bu imanlı kişiler, kralın zulmünden korktukları için değil, Allah’a daha güzel ve huzur içinde ibadet edebilmek için hicret etmişlerdir. Nitekim ‘Rabbimiz, bize katından bir nimet ver!’ diye dua etmişlerdi. (Bkz. Kehf-10) Allah, onların bu samimi dualarını kabul edip ‘Gerçekten onlar Rablerine tam iman etmişlerdi. Bizde onların hidayetlerini ve yakinlerini arttırdık.” diyerek bu salih kullarını müjdelemiştir. (Bkz. Kehf-13)
Değerli dostlar; bizler Ashab-ı Kehf’in bu kıssasını geçmiş tarih diye okumayalım. Mağarayı kendi üzerimize uyarlarsak beden varlığımız olarak da düşünebiliriz, Allah’ı ve kendi asliyetimizi tefekkür edip kulluğumuzu bilinçli bir şekilde yapabilmemiz için mabed olarak da düşünebiliriz. Yani, hayatımızı cahilce düşünüp Cehennem’e ya da arifçe tefekkür edip Cennete çevirebiliriz.
Tevhid dini, müşriklere değil müşrikliğe, firavuna değil firavunluğa, cahillere değil cehalete karşı savaş açmıştır. Bizler, kendi mağaramızı (gönlümüzü) mabedimiz yapalım. Rabbimizi çokça zikir ve tefekkür edelim. Nitekim Hz. İbrahim mağaradaki tefekküründen sonra güneş, ay ve yıldızlara bakıp “Rabbim her şeyi kuşatmıştır” diyerek tevhide ermiştir.
Hz. Yunus’un balığın karnındaki yaşantısını mağara olarak kabul edersek oradaki tefekkürü ve zikri Hz. Yunus’un miracına vesile olmuştur. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimizin Cebeli Rahmet’te (Hira, Nur dağı) günlerce itikafda kalıp Allah’ı tefekkür etmesi namütenahi güzelliklere ve hallere şahid olmasına vesile olmuştur.
Bizler de üç fena meratibimizi mağara olarak tefekkür edip zikrimizle, ibadetimizle, tefekkürümüzle ve rabıtamızla burada fenafillah mertebesine erişelim. Ashab-ı Kehf’in üç yüz yıl mağarada uyuyup uyandıktan sonra, şehirde yaptıkları alışverişlerde kullandıkları para antik değerde olup kıymet kazanmış ise, bizler de kendi mağaralarımızda cehaletimizden uyanıp Hak ile Hak’ta diriliriz. Bu dirilme ile uyananların, gerek halk içinde, gerek Hak katında her şeyleri kıymetlidir. Böyle kullarını Allah, “Dünyada bulunan her şeyi biz O’na ziynet kıldık.” (Bkz. Kehf-7) diye müjdeliyor.
“ Rabbiniz Allah’tır. Öyleyse O’nu tanıyın.” ayetince bizler dünyamızda Rabbimizi tanıyabilirsek, Kendi mağaramızdan Bekabillah olarak uyanırız inşaallah. (Bkz. Yunus-3)
Rabbim bizlerin gaflet uykusundan ve cehaletten, kemalâta uyanmamızı nasib eyler inşaallah.
Rabbim bu yolda gayretlerimizi arttırsın.
Rabbim cümlemizin yar ve yardımcısı olsun.
Enver Efe
İstanbul, 22.09.2015